KAHPE BİZANS
HAKKINDA…
Gülerim ağlanacak
halime misali, Türk sineması, kendi kendisi ile dalga geçmeye kalkarken
aslında bir arpa boyu bile yol alamadığını Kahpe Bizans filmi ile ortaya
koyuyor.
Görsel açıdan
yirmi-otuz sene önce çekilen esin kaynaklarından daha ileri gidemeyen film
tam bir hayal kırıklığı. Gani Mujde, ki kendisi Brezilya pembe dizilerinden
bile daha sabun köpüğü diziler çekmektedir. Kahpe Bizans filmi ile de,
ortalığa yeni sabun köpükleri üflüyor.
İnsanın aklına
bu filmin bir komplonun parçası olduğu fikri de gelmiyor değil (tamam,
Serdar Turgut'tan biraz etkilendiğimi kabul ediyorum). Yani demem şu ki
tam Yunanistan ile aramızda barış ruzgarları eserken birilerinin böyle
kinayeli bir filmi ortaya çıkartmış olması, zamanlaması açısından biraz
şüpheli. Bu işin içinde acaba Mümtaz Soysal Hocanın da bir parmağı olabilir
mi diye kendime soruyorum (filmin genel bakış açısı ile kendilerininki
çok uyuyor da).
Demet Şener'in
herbiri beşyuz Wattlık spot ampul gibi memelerini de, gazetelerin haftasonu
eklerinde zaten görmüş olduğum göz onunde bulundurulursa, sanırım tamamen
medyanın dolduruşuna geldiğim gerçeği su yüzüne çıkıyor. Gerçek oyuncular
ile geyikleri (hangileri gerçek, hangileri geyik siz karar verin) bu kadar
birbirine harmanlayan filmden ne bekliyordum ki.
Filmde birsürü
yiğit öldürülürken hiç degilse birinin hakkını yemeyelim. Açık söylemek
gerekirse Mehmet Ali Erbil psikopat, sadist imparator rolünde gerçekten
döktürüyor. İnsanın aklına gerçek hayatta da acaba boyle biri mi diye bir
soru takılıyor (Carkıfelek'te yarışmacıların ağızlarına acı turşuları sokuştururken
yüzünün aldığı hali hatırlayınız). Filmde lokomotif görevi gören Mehmet
Ali Erbil'in bu performansı bile diğer vagonların raydan çıkmalarını engelleyememis.
İzledikten sonra,
sadece son sahnesi dışında akılda hiçbir sahnesi kalmayan (ona da gülemiyoruz
çunkü osuruğa gülenin osuruk kadar aklı yoktur) bu film yılların eskitemedigi
klişe geyikleri kullanmasına rağmen, ayn tadı bile veremiyor.
Aşkın
KARAHAN - 2 Şubat 2000, Çarşamba