Evrensel'den

Meddah ücreti peşin almaz! 

Mustafa Kara

Sandalyeye benzetiyorlar meddahı, ayaklarından biri azim, diğeri sadakat ve sırtını dayadığı yer dünya görüşü olan bir sandalyeye. Tanzimattan bugüne köreltilen, yok sayılan halk tiyatrosunun canlandırma yönünde bir adım için oluşturmuşlar “Meddahlık Sınavı” adlı oyunu. Ve bu akşam İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Gençlik Günleri” kapsamında Gaziosmanpaşa Sahnesi’nde saat 19.00’da izleyicilerle bir kez daha buluşacaklar. 

İstanbul Evrensel Kültür Merkezi’nin Tiyatro İşliği’ni oluşturan gençler Bülent Baydemir, Ahmet Öztürk, Serpil Bal, Esin Dal, Çiğdem Gürsoy ile oluşumun başında yer alan tiyatro yazarı ve yönetmeni Haşmet Zeybek’in 1 Mayıs günü sahnelenecek oyun için ilk söyledikleri; “Gündüz alanlara, akşam salonlara” oluyor, şakayla karışık. Sonra da, yanıtı büyük ölçüde oyunun içinde verilen “Neden meddah?” sorusuna yanıt arıyoruz. Oyunda meddahlık sınavını açan çaycıyı oynayan Ahmet Öztürk, babası aşık olan çaycının halk kültürünü de, entelektüel kültürü de bildiğini söylüyor. Ve açış konuşmasını aktarıyor: “İşten işe kapıdan kapıya girmişiz, konservatuarlar, yüksekokullar görmüşüz. Doçent doktorlara, profesörlere çay vermişiz, sözlü geleneği damardan almışız. Renkli cam karşısında dumura uğrayan geleneksel kültürümüzü kökünden canlandıralım demişiz”. 

Neden meddah?

Bu sözler aynı zamanda tiyatro işliğini oluşturan gençlerin “Neden meddah?” sorusuna verdiği yanıt. Ruhunu şeytana satan “Faust Mitosu”nu “emperyalist şeytanlar”a yaptığı güncel göndermelerle canlandıran Bülent Baydemir de söze giriyor ve Batı kültürünün içimize nasıl işlediğini anlatıyor. Tanzimat’tan bugüne yapılan tiyatronun, Batı tiyatrosu olduğunu, hatta, 2. Tanzimat Dönemi’nde ortaoyunu, meddalığın yasaklandığını dile getiren Baydemir, “Halk tiyatrosu köreltilmiş bugüne kadar. Taa kökünden bunu yeniden canlandırmak bizim amacımız. Çünkü, bu coğrafyanın tiyatrosu” diyor. 

Temel ayrım dünya görüşü

Haşmet Zeybek de, “Meddahlık Sınavı”nda mitolojik göndermelerin yoğun olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Sadece mitoloji demiyoruz, karşılaştırmalı mitoloji diyoruz”. Zeybek, meddah ile stand-up şovların benzetilmesine de karşı ve stand-up şovlar ile temel farklarını meddahlığın üç ayağından biri olarak nitelendirdikleri, “dünya görüşü” ile açıklıyor. Zeybek, şöyle devam ediyor: “Stand-up içeriksiz ve ayaküstü yapılan güncel bir olaydır, reddetmiyoruz, ama o bir yapraktır. Her mevsimde yaprağın bağlı olduğu bir dal, bir ağaç, bir toprak var. Diğer bir yönü de, meddah ücretini peşin almaz. Yer yer yabancılaşmak, yer yer özdeşleşmek zorundadır. İzleyiciyle kolektif bilinci kullanır. Oyunu uzatabilir, kesebilir. Battalgazi Destanı’nın en heyecanlı yerinde, ‘Battalgazi kılıcını çektiği gibi’ der ve ‘herkese benden bir çay’ diye cümlesini bitirir.” 

Halk aşıkları çok daha etkili

Zeybek’e göre bir ideolojinin ya da düşüncenin halka inebilmesinin önkoşulu halk âşıklarına girebilmesi. Âşık İhsani’yi örnek veriyor, şu dizeleri aktararak; “Yazacağım bu can tende durana dek yazacağım / Eşitsizlik zincirini kırana dek yazacağım / Sorumluyum ben çağımdan, düz ovamdan, dik bağımdan / Sömürgeni toprağımdan kovana dek yazacağım”. “Çok bilinen bir format içinde yepyeni bir içerik” diye nitelendiriyor bu sözleri ve birçok afişten daha etkili olduğunu ekliyor. Böyle âşıkların artık olmadığını da söyleyen Zeybek, bunu 12 Eylül’den sonra zihinlerin işgal edilmiş, emperyalist kültürün yaşamın her yanını sarmış olmasına bağlıyor. 

Her insan bir meddahtır

“Her insan bir meddahtır, her insanın bir oyunu vardır” diyor Zeybek ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Oyuncu sayısı, dekor, oynayacak yer gibi unsurlar, oyunun kuralları değil, teferruatıdır sadece. Tersi, emperyalist kurguya teslim olmak olur.” Zeybek, bilinen tiyatro sahnesinin gösteriyi paralı hale getirebilmek için 1495’te Fransa’da icat edildiğini de vurgulayarak, “Köy düğünlerinde oynayanlar, gösteri yapanlar herhangi bir ücret almıyordu. Bütün mesele tek kişinin umutlu biçimde ayakta durabilmesi, derdini anlatabilmesi. Bütün dert sözel sanatlarda, insanların anlatacak sıkıntısı vardır ve anlatabilir. Bunun için sponsora ihtiyaç yoktur. Anlatı sanatları emperyalist ekonomi ile göbekten bağlı değildir. Bir oda, bir kahve bulur derdi olan insan, bunu anlatır.” 

Zeybek, “Tiyatro, iki kalas bir hevestir” sözünü hatırlatıp, oyundan bir pasaj aktarıyor: “Meddah bir sopayla koca sisteme kafa tutabilir mi? Evet tutar. Belki değiştiremez, ama bir yol açar. Bu bir umuttur. İnsanlar umutsuz yaşayamaz, insanlar mitossuz yaşayamaz”.