6 Aralık 1998
Cem bir gün
doktora gitmiş...
Melek DERMAN
Cem
Yılmaz, 25 yıl önce Kocamustafapaşa'da dünyaya gelmiş. Babası tezgahtarmış.
Aile 1959'da Sivas'dan göç etmiş. Cem evin ortanca çocuğu. Can adlı ağabeyi,
Özge adlı bir kızkardeşi var. Daha küçük bir çocukken yerlere ya da kağıtlara
bir şeyler çizip, oynarmış. Mesela bir keresinde yere bir org çizmiş. Başlamış
onu çalmaya. Cem kağıt oyunları ve mizah dergileri arasında büyürken ailesi,
"Oğlan kafayı bozacak," korkusuyla bir bilgisayar almışlar. Cem hala o
bilgisayarla oynuyor.
1987'de Etiler'deki Turizm ve Otelcilik Okulu'ndan mezun olduktan sonra
1991'de Boğaziçi Üniversitesi Turizm - Otelcilik bölümünü kazanmış. Bir
gün otelde çalışırken canı sıkılmış, Deli dergisine telefon açmış. Karşısına
çıkan kişiye, "Ben orada çalışmak istiyorum," demiş. Ahizeden yükselen
ses sormuş: "Maçlarda g.t minderi, diye satarlar ya, öyle dergi satar mısın?"
Telefonu kapayan Cem'in gözleri dolmuş... Okumayı Gırgır'dan öğrenen Cem
yılmamış. Bir gün kurşun kalemle çizdiği karikatürleri alıp, Leman Dergisi'ne
gitmiş. Yıl 1992. Köşesinin adı: Çekirge.
* Modern meddah
"Karikatürümün çıkmasından ziyade, esprili abilerin yanında olmak çok
hoşuma gitti," diyen Cem Yılmaz, 3 yıl boyunca çeşitli tipler yarattı.
Bunların içinde en çok ses getireni, kendisinin de "idealimdeki kadın"
dediği "Korkunç Tilbe" oldu. Tilbe'sini okura, "Korkunç Tilbe ve Soru Adamcıkları"
diye tanıttı. Yaratıcısını kendisine aşık eden Tilbe bir espride kendisini,
"Böyle güzel sevişmeyi nereden öğrendin. Lanet olsun," diyerek suçlayan
sevgilisine şöyle diyordu: "Tayfun'dan, Hasan'dan, Mehmet'ten. Peki yatakta
öküz sorular sormayı sen nereden öğrendin?"
Cem, Tilbe'siyle hayran kazanırken o sırada Leman Kültür Merkezi açılmıştı.
Okuyucularla sohbet günleri düzenleniyordu. Önce Tuncel Kurtiz, ardından
Mehmet Esen sahneye çıkmıştı. Derken arkadaşları, "Yahu komik bir şeyler
yapalım," diyerek Cem'i sahneye doğru iteklemişlerdi.. Sonuç: Cem Yılmaz,
1995'in kasım ayında "Bir Tat Bir Doku" adlı şovuyla seyirci önüne çıktı.
Konusu çizgi kahramanları, hayat hikayesi ve gözlemleriydi.
Birçok kişiye göre Cem'in şansı, kendisini izlemeye gelen Hürriyet
yazarı Doğan Hızlan sayesinde açılmıştı. Hızlan onu "modern meddah" olarak
tanıtınca herkesi merak sarmıştı.
Ünü gün geçtikçe artan Yılmaz'ı beş ayda 50 bine yakın seyirci izledi.
Çizmeyi, sahneye tercih ettiğini, Leman anlayışını sahneye taşıdığını söylüyor
ama eskisi gibi dergiye uğramıyordu. Milyarlar kazanmaya başlamıştı. Reklam
filmi çeviriyor, sinema ve TV'den teklifler alıyordu.
İkinci gösterisinin adı, "Mesaj Kaygısız Beyin Fırtınası"ydı. Onu izlemek
isteyen günler öncesinden rezervasyon yaptırmak zorundaydı. Görünüşe göre
son derece iddiasızdı. 24 Ağustos 1996'da Yeni Yüzyıl'daki röportajda,
"Ben klasikleşmiş geyikleri seyirciye komik olarak anlatıyorum. Gerçekten
çok özel bir şey yaptığıma inanmıyorum. Gösterimi izleyen 100 kişiden en
az 70'inin yaptığımı yapabileceğine inanıyorum," diyordu.
Ancak mütevazılığın bir sınırı vardı. Sonraki röportajlarında daha
iddialı konuşmaya, hatta etrafa sataşmaya başlamıştı. Kendisini eleştirenlere
ateş püskürmüştü: "Bana, Özal kuşağı, toplumsal bir şey yok oyunlarında,
filan diyorlar. 73 doğumluysam ne yapayım? Ferhan Şensoy demiş ki, 'beni
güldüremiyor genç kuşak'. Ona da sormak lazım, 'Sen 19 yaşında ne yapıyordun,
Dümbüllü'yü güldürebiliyor muydun? Amacın bu muydu o zaman senin? Sen bize
ne laf ediyorsun ya... Biz seni seviyoruz. Neden bizimle uğraşıyorsun?
Git seni sevmeyenlerle uğraş."
Amacını, "Güldürürken düşündürmeyi bırak da, önce düşünen adamı güldür,"
şeklinde açıklayan Cem Yılmaz, bu konuşmalar ve gittikçe yükselen şöhreti
sırasında oyuncu Mehmet Esen ile de atıştı. Almanya'dan gelen Esen, Cem
Yılmaz'ın hocası olduğunu, bildiği herşeyi ona kendisinin öğrettiğini söylüyordu.
Söyledikleri doğruydu. Çünkü Cem Yılmaz ona "ustam" demişti. Ancak aynı
Cem Yılmaz, Haziran 1996'da Bilkent Üniversite'sindeki bir konuşmasında
öğrencilere şunları söyledi: "Kim lan o! Güya beni yetiştirmiş. Yalaka!
Karşıma tek başına çıksın. Kırk - elli bin esprim var benim. Çıktık onlarla
bir şeyler yaptık. Onun talebesiymişim. Yok öyle bir şey. Ayrıca kim lan
o! Tanıyan var mı içinizde?" Bilkent'liler, ayıp olmasın diye, Mehmet Esen'i
tanıdıkları halde soruya karşılık vermemişlerdi. Ama gösteriden hemen sonra
soluğu Mehmet Esen'in yanında almışlardı. Esen de onlara, "Çocuklar, benim
için işimi iyi ve saygın biçimde yapmak yeter," cevabını vermişti. Konuşmayı
teybe alan çocuklar, konuşmada ağza alınmadık küfürlerin olduğunu da söylemişlerdi.
* Sevgiliye "motor" benzetmesi
Cem Yılmaz, Kocamustafapaşa'daki mahalle ilişkilerini, sakinlerini,
ev sahibinin karısı Melek Hanım'ın kocasını öperek uğurlayışını ama annesinin
babasını öpmeden uğurlamasını hep almış bir yere koymuş. Biriktirmiş yani.
Kendisinin de anlattığı üzere "gözlem işinde" son derece başarılı. "Sahnede
komik, kuliste ciddi" biri değil. Söylediğine göre entelektüel bir yaşam
da sürmüyor. Okumayı sevmiyor. "Polonya veya Macaristan filmlerini sevmem.
Ama bilen birinden öğrenmeyi severim. Ben tüketen değil, üreten olmak istiyorum,"
diyor. Şiir de okuyamıyor. Çünkü hangi şiire elini atsa kendisiyle ilgili
bir şey çıkıyormuş karşısına. "Hadi len" deyip bırakıyormuş. Kimsenin hayatını
değiştirmesine izin vermiyormuş. Özellikle kızların...
"Kadınlarla hayatta dalga geçmem," diyen Cem'in hala da devam eden
bir paranoyası vardı: "Kızların sempatik arkadaşı sendromu". Bu konudaki
derdini, "Ben kızların sempatik arkadaşı değilim. Ben Mickey Rourke'um
demek istiyorum," esprisiyle dile getirmişti.
Bizim bildiğimiz ilk sevgilisi Zeynep Tümerdem. Üç yıldır bir küsüyorlar
bir barışıyorlar. Cem tenefüslerde sırasıyla manken Sema Şimşek, eski kainat
güzeli Meltem Hakarar, Kıbrıslı Esra Sururi, Demet Şener, Selin Toktay
gibi güzellerle geziyor. Sonra yine Zeynep Tümerdem'e dönüyor. Bu isimlerden
Demet Şener diğerlerinin duygularına da tercüman oldu ve şunları söyledi:
"Cem'i çok seviyorum. Beni çok güldürdüğü için ona birden aşık oldum".
Oysa ki Cem sevgilileriyle aynı fikirde değildi. Milliyet Gazetesi'nde
Nilgün Cerrahoğlu'yla yaptığı röportajında bakın neler söylüyordu: "Kadınlar
kendilerini güldüren erkeğe bayılır, derler. Öyle bir şey olsa faydasını
ben görürdüm." Cem Bey aynı röportajda, "Kadınları çözebiliyor musunuz,"
sorusuna da şöyle cevap vermişti: "Şunu hissediyorum ben, mükemmel bir
makine yapılmış, ama bu şey gibi, bizim F - 16'lar gibi. Bir mekanizma
eksik. Onun için çaresizlik içinde geziyoruz işte. Bana öyle geliyor..."
Cem Yılmaz eski sevgililerinin ardından espri yapmaktan da geri kalmıyor.
Söz aşka ve kadınlara gelince motor, benzin, araba, uçak benzetmelerine
başlıyor hemen. Örneğin üç hafta önce Magazin Forever Programı'nda kendisine
eski sevgilisi manken Sema Şimşek'in artık manken Burak Hakkı'yla çıktığı
hatırlatılmış, o da, "Mazotla çalışan otomobile süper benzin verince gitmedi.
O yine alıştığı mazotu seçti," demişti.
Spor arabalara olan düşkünlüğüyle tanınan, bugüne kadar 9 araba satın
alan, sonuncusuna 29 milyar ödeyen Cem Yılmaz'ın eski aşkını böyle bir
benzetmeyle anması tabii ki konuya olan yakın ilgisinden kaynaklanmıyor.
Sözleri nedense akla, "Terkedilmeyi hazmedemeyen sevgili" sendromunu getiriyor.
Devam edelim... "Karşımdakini prenses sanıyorum, maymun çıkıyor; ne yapayım.
Kalbimi açıyorum, anlamıyor. Birtakım oyunlar yapıyor. Yapma bunu bana
ya, yemiyorum. Bir türlü şöyle felsefesi olan, muhabbetimiz olacak birine
rastlamadım. İlişkilerim karikatürlerim gibi..."
Sevgilisi olmadığı bir zamanda ilişkilerinde şansız ve başarısız olduğunu
açıklayan Cem Yılmaz yaşıtlarının yöntemini hep yanlış buluyor. Ona göre
Özal kuşağı genç kızlar, erkekleri hep ekarte etmek istiyorlarmış.
* Yanlışı yok!
Kimi zaman çizdiği kahramanlarının arasına kendisini de katan, (Hayatındaki
kadın Tilbe'nin olduğu karelere...) uzaktan olayı izleyen cazibeli adam
rolünde duran Cem Yılmaz, "Karikatürler" adlı bir kitap çıkardı. Kitapta
bir zamanlar Leman Dergisi'nde çizdiği çalışmalar yer alıyor. Yılmaz kısa
bir süre önce de hayatının hiçbir döneminde kendini bir yere ait hissetmediğini
ve yalnız bir insan olduğunu açıklamıştı. Bundan sonrası için herşeye sıfırdan
başlamaya karar vermişti! Bu kararından hemen sonra "Herşey Çok Güzel Olacak"
adlı filmde başrolü oynadı. Filme gidenler onu sinemada da izlemekten dolayı
keyifliler. Bırakacağını söylediği stand - up gösterileri de devam ediyor.
Bir röportajında da, "Hayır lan, imkan yok benim yanlış yapmama. Çünkü
ben içgüdüsel davranıyorum," demişti Cem Yılmaz. Tabii ama para kazanmak
için içgüdü yetseydi, bankalar hayvanat bahçesine kurulurdu.