BAZI AŞKLAR VE KİMİ AŞIKLAR
(ERKEK BAĞLAMINDA)
Kadınlar bağlamında aşkları yazalı üç yıl kadar oluyor ve şimdi sıra
erkek aşklarında doğal olarak!.. Bana kalsa, erkek aşklarını yazmak için
daha 25 yıl beklerdim ama, kadın okuyucularımızın ısrarlı mektupları, bu
randevuyu öne almama neden olmuş durumda. Güya ben kadınlara haksızlık
etmişim. Erkeklere diyecek lafım yok muymuş, filan falan... Söyleyecek
sözüm olmaz olur mu hiç!.. En iyi bildiğim birinci konuyu neden yazmaktan
kaçınayım ki?.. Halep oradaysa, klavye de burada ve başlıyorum...
[Erkekler bağlamında aşkı, kadınlarınkinden farklı bir yöntemle,
yaş gruplarını baz istasyonu alarak yazacağım. Bu yöntemin daha sağlıklı
sonuçlar vereceğini düşünmekteyim. Neden derseniz, bildiğiniz gibi kadın
bağlamında aşkları yazarken; sekse endeksli aşklar, romantik aşklar, mantıklı
aşklar filan diyerek bir tasnif yapma yoluna gitmiş idim. Oysa erkeklerin
tüm aşkları sekse endeksli olduğundan, böyle bir tasnif yapmanın imkanı
yok... Şu andan itibaren bana kolay gelsin!..]
0-17 YAŞ GRUBU: En tehlikeli yaş grubudur. Genel olarak insanlar,
“bacak kadar çocuk, aşık mı olurmuş” diye düşündüklerinden; bu yaş grubu
erkek veletler hiçbir engelle karşılaşmadan rahat rahat aşık olurlar. Tehlikesiz
bir yaş grubu addedildiklerinden; diledikleri gibi hareket edebilirler.
Özellikle bebeklik ve ergenlik(esasen daha doğar doğmaz ergenleşirler ama
diledikleri gibi at oynatabilmek için, bunu belli etmezler) öncesinde,
anneleriyle hamama gidebilirler ve misafir teyzelerin orasını burasını
mıncıklayabilirler. Az önce belirttiğimiz gibi, aslında erkek velet, doğar
doğmaz anasının memelerine yapışmak suretiyle, ne denli kuduruk bir yaratık
olduğunu kanıtlar. En masum olduğunu düşündüğümüz bu ilk anlarında bile,
süt ihtiyacını bahane ederek, memeleri cork cork emmek suretiyle, ilk tacizlerine
başlar. Görüldüğü üzere ilk aşk, meme aşkıdır(meme kompleksi) ve bu aşkı,
ölünceye dek çeşitli görünümler altında devam eder. Bütün erkeklerin ömürlerinin
belirli bir döneminde Bayan İskir ve Pamela Anderson’a aşık olmaları bundan
kaynaklanır.
Aşkla ilgili ilk yönelimleri; komşu kızları(komşunun kızı sendromu
bir müddet sonra fırıncının kızı sendromuna dönüşür), komşu kızlarının
anneleri, komşu kızlarının anneanneleri ve komşu ablalardır. İlkokuldan
hemen öncesi diyebileceğimiz bu çağlarda, güya öğrenmeye çok meraklı bir
bilim adamı edalarında, komşu kızlarına sürekli olarak: “eteğinin altında
ne var?”, “peki donunun altında ne var?”, tişörtünün altında ne var?” diye,
erotik erotik sorular sorar. Komşu kızları genellikle, bu sorulara saf
saf cevaplar verirler. Erkek veledimizin bu türden meraklı maceraları,
umumiyetle, komşu kızının annesinin şaplağıyla sona erer. Eğer komşu kızının
annesi olaya geç müdahale etmişse, soluğu Kadıköy Evlendirme Dairesi’nde
alırlar.
Bu yaşlarda erkek çocuk babalarının, çocuklarına “Hadi oğlum Cevat,
göster bakayım amcalara pipini” deyip, eve gelen misafirlerine şirinlik
yapmaları ise; aslında daha çok, memleketin istikbaldeki gerçek ve sanal
sapıkları ihtiyaçları içindir. İlginç olan şudur ki; erkek çocuk,
pipisini genellikle o amcaya değil, amcanın kızına veya eşine göstermeye
çalışır. Tabi misafir erkek, buna hafiften bozulur ve ikram edilen çaydan
bir yudum bile almadan, ‘evdeki cep telefonum çalıyor’ bahanesiyle orayı
terkeder. Çocuğumuz da gösterdiğiyle kalır. Daha ileriki yaşlarda erkek
çocuk, tamamen şartlı bir refleksle, babasının motive edici sözlerine de
gerek kalmadan, önüne çıkan her kadına pipisini göstermeye çalışır.
6-7 yaşlarında okula yazdırılan erkek çocuğun, farklı bir ortamda,
biraz kendine çeki düzen verileceği düşünülür. Gerçekten de, ilk birkaç
hafta böyle gider. Çocuğumuz, çevresine adapte olmaya ve derslerine çalışmaya
çalışır. İşler böyle yolunda giderken, bir gün öğretmen, ortada fol yok,
yumurta yokken, ‘kurbağa deneyi’ yapmaya karar verir. Karşı cinsi bir süredir
unutmuş olan beyimizi, işte bu deney tetikler. Eline aldığı bir çakıyla,
kurbağayı mıncık mıncık ederken, kurbağanın ayıp yerini görür(kurbağamız
dişidir) ve artık şu soruyu sorması kaçınılmazdır: Bundan, önümdeki sırada
oturan Mehpare’de de var mıdır acaba?.. Son derece doğal bir biçimde, aynı
soruyu Mehpare’ye de sorar. Yanıtını ise, karatahtada yaramazlık yapanlar
listesinin uygun bir yerine ismi yazılarak alır. Fen öğretmeni Nilay Hanım,
beyimizde gördüğü bu yanlış davranıştan ötürü, velisini okula çağırır ve
durumu kısaca anlatır... Veli Baba, öğretmeni büyük bir dikkatle dinlerken,
çaktırmadan onu süzmeye de devam eder ve şöyle der: Öğretmen hanım, bu
konuyu dışarıda yiyeceğimiz bir öğle yemeğinde(akşam yemeği de olur) konuşamaz
mıyız?.. Bu yanıttan sonra Nilay Hanım, umutsuz bir vakayla karşı karşıya
olduğunu anlar ve ‘bu memleketi sapıklardan ben mi kurtaracağım ulan’ edasıyla
yemek teklifini kabul eder. Akabinde, küçük beyimizin ismini tahtaya yazan,
Mehpare’yi ise, ispiyonculuk yaptığı gerekçesiyle bir güzel pataklar. Okul
aşkı diyebileceğimiz bu dönemde, çocuğun aşkına babasının öğretmene olan
aşkı eklenir ve katmerli aşk dediğimiz durum hasıl olur. Biz buna literatürde
kısaca, ‘dişi bulunca aşık ol, abisi gelince kaç’ prensibi diyoruz.
Okuldaki çocuğun aşkının en tipik özelliği, tamamen tepkisel oluşudur.
Örneğimizdeki Cevat, bir kıza, onu çok beğendiği için değil, diğer erkeklerin
gözdesi olduğu için aşık olur çoğu kere. Oysa, aynı sırada oturan ve ona
meftun olan Serpil’in farkında bile değildir. Halbuki Serpil, O kızdan(Mehpare)
daha güzel ve bir akıllıdır. Ne var ki, Mehpare, önlüğünün
eteğini genellikle dizüstüne ayarladığından, Serpil kızımızın hiç şansı
yoktur. Cevat, Serpil’in farkına umumiyetle, 30-40 yaş arası bir zaman
aralığında varır(eşek kafa). Bu sefer de Serpil yedi yıllık evlidir, o
ayrı mesele.
Cevat’ımız 17 yaşına bastığında, gözü hep 18’de olduğu için, geçen
her gün kendisine 1000 uzay mili gibi gelir(bin uzay mili=49 yıl)... Cevat’ımız,
her gün okul çıkışında, Karaköy genelevinin kapısının önünden geçmekte
ve bir gün milli olacağı hayalleriyle, Türk Milli takımının maçlarını çok
büyük bir dikkatle izlemektedir. Genelevin önünden geçerken o kadar derin
iç çekmektedir ki; çevre esnafı bu acıya dayanamayıp, kendisine, idareten
sarışın ve zenci modellerinden şişme kadınlar hediye etmektedir. Hemen
o gece bu kadınları paralayan Cevat, bir kedi açlığında, ertesi gün yine,
esnafın önünden geçerken yalanıp durmaktadır...
18- 29 YAŞ GRUBU: Cevat’ımız, 18’ine girdiğinin birinci saniyesinde
soluğu genelevde alır(zaten kapıda bekliyordu, bir adım attı ve içeri girdi).
Daha önce büyüklerinin öğrettiği akıllar ve verdiği taktikler sayesinde;
hayatının önemli adımlarından birisini atmak için, bir hayat kadınıyla
sıkı bir pazarlık yapar ve kadının kendisine verdiği daire numarasının
yer aldığı kapının önünde 23. erkek olarak sıraya girer. Bu arada Cevat’ımız,
bir süre sonra cereyan edecek hadise ile ilgili olarak çeşitli hayaller
kurmaktadır. Gözünün önünden, resimlerine baktığı bütün porno dergilerle,
izlediği tüm porno filmler geçmektedir. Allah ne verdiyse, bütün yöntemleri
ve pozisyonları uygulayacak ve bana mısın demeyecektir. Sırada hayli geride
olduğu için, hayli zamanın olduğunu düşünen Cevat, 17 dakika sonra sıranın
kendisine geldiğini görünce şaşırmadan edemez. “Aptal” der, önceki adamlar
için. “İnsan hiç bunun keyfini uzun uzun çıkarmaz mı?” diye de ilave eder.
Kendisinin odada kalma süresi ise 57 saniye olarak kayıtlara geçmiştir.
Dışarı kapağı attığında kafasında şu sorular uçuşmaktadır:
- O iş(!) olmuş muydu?
- Olmuşsa kendisi bir zevk almış mıydı?
- Olmuşsa kadın da olmuş muydu?
- Kadını üstün erkeklik gücüyle mahvetmiş miydi?
- Bu işi bundan sonra yapmasa da olur muydu?
- 17.9 yıldır hazırlık yaptığına değmiş miydi?
- Sahiden de kadına değmiş miydi?
- Arkadaşlarına bu olay kaç saat sürmüş gibi anlatsaydı?
- Şimdi hakkaten erkek mi olmuştu?
- Şimdi erkek olmuşsa daha önce neydi?
- Bunun için evlenilmeli miydi?
Kahramanımızın 30 yaşına kadar olan zamanı, dişi namına ne kadar
mahlukat varsa onların peşinden koşarak geçer. Dişi sinek, dişi inek, dişi
eşek, dişi priz, dişi göktaşı gibi... Kahramanımızın 30 yaşına kadar olan
zamanı, aynı zamanda bir eş adayının da yoğun olarak arandığı bir dönemdir.
18- 29 yaş arası iki yönüyle dikkat çekicidir ve ikili bir amaç söz konusudur.
Birincisi, mümkün olabilen en fazla sayıda karşı cinsle birlikte olmak
ve ikincisi, ise helal süt emmiş bir kız bulup evlenmek. Gerçekten de çok
anguttur kahramanımız, hem olanca gücüyle bütün helal sütleri harama çevirmeye
çalışarak helal süt emmiş sayısını hızla düşürmekte, hem de helal süt emmiş
hatun aramaktadır. Bunun ne yaman bir çelişki olduğunu kendisi de bilmekte
ve şöyle düşünmektedir: Biliyorum bu bir çelişki ama, ne yapayım dürtülerim
beni dürtüyor.
Bu dönemde o kadar hızlı bir biçimde sevgili değiştirmektedir ki;
durumu papatya falına benzemektedir:
- Evleneceğim kadın bu!
- Değil
- Bu
- Değil
- Bu
- Değil
- Bu
- Değil
30 yaşına bir gün kala “BU” demişse hemen evlenir. Ancak, “DEĞİL”
rastlamışsa artık müzmin bir bekardır...
30- VE SONRASI YAŞ GRUBU:
Kahramanımız artık evlenmiştir. Evlilik hadisesi gerçekten de akıl
almaz değişikliklere yol açar erkekte. Bir kere, "annem, kızkardeşim ve
diğer kadınlar" ayırımı, yerini "annem, kız kardeşim, karım ve diğer kadınlar"
ayırımına bırakmıştır. Buradaki anne, kızkardeş ve eş üçlüsü, Hıristiyanliktaki
Kutsal Üçleme ile paralellik gösterir. Karı'nın da kutsal kategorisine
girmesi, pratikte şu sonuçları verir:
Örneğin, evlenene kadar, kadınlarda olması hoşuna giden mini etek
'karı' olan kadın için artık yasaktır. Bunun gibi, makyaj, dekolte giyim,
'şuh' kahkahalar, kent içinde yalnız gezmek, kalabalık gezmek ve her türlü
gezmek, eski arkadaşlarıyla irtibatını sürdürmek yasaktır. Kadının aksi
yöndeki itirazları kahramanımızın şu sözcükleriyle karşılanır:
"Erkek milletini bilmezmiş gibi konuşma Ayla!"
"Ben sana güveniyorum, ama erkeklere güvenmiyorum. Onlar ne hırttır
sen bilmezsin. Ne hayvandır onlar, anlatsam kitaplar yetmez! Fırsatçılık,
üç kağıtçılık hep bu erkeklerde!"
Ayla, bunları dinlerken, ister istemez aklına şu soru çengeli takılır:
"Hımmm... Bütün erkekler kötü. Ama Cevat iyi. Öyleyse cevat erkek
değil. Peki, Cevat ne?.. Dur bakayım, yoksa Cevat homoseksüel ya da trvesti
filan bir şey mi?.. Gördün mü sen şimdi başıma geleni... Tuh tuh... Ah
benim talihsiz başım, onca yıl koca diye bekle, bula bula bir eşcinsel
bul..."
Tam bu sırada Cevat pirelenir:
"Karıcığım, ne düşünüyorsun öyle, yüzünün rengi değişti birden bire?"
"Cevat, sen eşcinsel misin hayatım?"
"O ne biçim soz kız, dün geceyi ne çabuk unuttun, eşcinsele benzer
bir yanım mı vardı, hem nereden çıktı bu soru?"
"Aman boşver, kendi kendime kuruntu yapıyorum işte."
Bu ve benzer diyaloglar evlilik boyunca sık sık tekrarlanır ve zaman
içinde öyle anlaşılmaz haller almaya başlar ki, sonunda boşanırlar.
Neyse, Cevat'ın bütün erkekler hakkındaki nutkundan sonra neler oluyor
ona bakalım...
Cevat, nutkunu atar ve sokağa çıkar. Apartmandan çıkarken, içeri
girmekte olan üst kattaki komşuları Arif Bey'in mini etekli karısının bacaklarını
süzmeden edemez. İçinden şöylü düşünür: "Bu karı bende olacak, üf be yeme
de yanında yat..." Şekilde görüldüğü gibi, Cevat, kapıdan çıkar çıkmaz
'bütün erkekler' kategorisine dahil olur.
NOT: DURUMA GÖRE DEVAM EDEBİLİR...
